Borcunu ödeyemeyen borçlunun borcunun, alacaklının talebi üzerine, devlet zoruyla taşınır ve taşınmaz varlıklarına el konarak karşılanmasını konu alan hukuk dalıdır. Türkiye'de bu hukuk alanı, 2004 sayılı İcra Ve İflas Kanunu ile düzenlenmiştir.
İlamlı ve ilamsız takip
İcra hukuku anlamında takip, borçlunun borcunun devlet zoruyla ödetilmesi için gerçekleştirilen işlemleri tanımlar. Alacağını alamayan bir alacaklı ilamlı ve ilamsız takip olmak üzere iki farklı takip yolundan birini seçebilir. İlamlı takipte, önce mahkemeden bir ilam alınarak buna özgü takip yolu izlenir. İlamsız takipte ise, alacaklının elinde herhangi bir mahkeme ilamı bulunmaz. Doğrudan yetkili icra dairesine başvurarak borcunu ödemeyen borçlu için ödeme emri çıkarttırır. İlamsız takibe adi haciz yoluyla takip de denmektedir.
Yetkili icra dairesi
Yetkili icra dairesinden anlaşılan, alacaklının icra takibini çeşitli yerlerdeki icra dairelerinden hangisinde başlatıp yürüteceğidir. İlamlı takiplerde alacaklı İcra Ve İflas Kanunu m. 34 uyarınca Türkiye sınırları dâhilindeki her icra dairesine başvurabilir. Para ve teminat borcunu konu alan ilamsız icra takiplerinde yetkiye ilişkin, İcra Ve İflas Kanunu (İİK) m. 50/1, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na (HUMK) atıfta bulunmaktadır. Buna göre anılan kanunun "yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir." Buna göre, para ve teminat borcunu konu alan ilamsız icra takiplerinde HUMK m. 9/1 uyarınca borçlunun ikametgâhı bulunan yerdeki icra dairesi, eğer para alacağı bir sözleşmeden doğmuş ise İİK m. 50/1; HUMK m. 10 uyarınca sözleşmenin akdedildiği veya sözleşmenin ifa edileceği yerde bulunan icra daireleri yetkilidir. Para borçları götürülecek borçlar olduğundan sözleşmenin ifa edileceği yer alacaklının ikametgâhı olacaktır.
Takip talebi
Alacaklı, takip talebiyle birlikte yetkili icra dairesinden takibin başlatılmasını ister. Takip talebi yazılı ya da sözlü olarak yapılabilir. Takip talebinde bulunması gereken kayıtlar şunlardır:
- Alacaklının (varsa kanuni temsilcisinin ve vekilinin) adı, soyadı, vergi numarası, şöhret ve ikametgâhı
- Borçlunun (varsa kanuni temsilcisinin ve vekilinin) adı, soyadı, alacaklı tarafından biliniyorsa vergi numarası, şöhret ve ikametgâhı
- Alacağın ve istenen teminatın Türk parası ile tutarı, faizli alacaklarda faiz yüzdesi ve faizin işlemeye başladığı tarih
- Alacak bir senede dayanıyorsa, senedin tarih ve numarası bildirilerek aslının veya örneğinin ibrazı
- Takip yollarından (haciz veya iflas) hangisinin seçildiğinin beyanı
- Alacaklı veya vekilinin imzası ve tarih
Ödeme emri
Alacaklının yetkili icra dairesine başvurmasının ardından İİK m. 60 uyarınca "icra dairesi bir ödeme emri yazar." Ödeme emri borçluyu temerrüde düşüren bir ihtar niteliğindedir. Ödeme emrinde, yer alması gerekli diğer kayıtların yanında "borcun ve masrafların kanundaki süreler(5, 7 veya 10 gün) içinde ödenmesi", takibin dayandığı senedin altındaki imza kendine ait değilse kanundaki süreler(5, 7 veya 10 gün) içinde buna açıkça itiraz etmesi, borcun tamamına veya bir kısmına ya da alacaklının takibat işlemine ilişkin bir itirazı varsa bunu da aynı süre içinde bildirmesi, senet veya borca itirazını bildirmediği takdirde kanundaki süre içinde İİK 74'üncü maddeye göre mal beyanında bulunması ve bulunmazsa hapisle tazyik olunacağı beyanları bulunur ve İİK m. 61 gereğince "borçluya takip talebinden itibaren nihayet 3 gün içinde tebliğe gönderilir."
Tebliğ
Ödeme emrinin tebliği ilke olarak bizzat muhatabın kendisine yapılır. Ancak istisnai durumlarda muhatap adına adli tebligatı kabule kanunen yetkili olan kimselere de tebliğ yapılabilir. Kendisine tebliğ yapılacak kişi konutunda bulunmuyorsa tebliğ, kendisi ile aynı konutta oturan reşit veya ehliyetsiz olduğu bariz bir biçimde belli olmayan kimseler veya hizmetçilere yapılabilir. Tebliğ hükümlerine ilişkin ayrıntıları 7201 sayılı Tebligat Kanunudüzenlemektedir.
İtiraz
Ödeme emrini alan borçlu, İİK m. 62/1'e göre yedi gün içerisinde yazılı veya sözlü olarak takibin yapıldığı icra dairesine itirazda bulunabilir. İtiraz, icra dairesinin yetkisine, takip konusu alacağa veya takip konusu alacak bir senede dayanıyorsa senedin altında bulunan imzaya ilişkin olabilir. Usulüne uygun biçimde yapılmış olan itiraz, İİK m. 66/1 hükmü gereğince icra takibini durdurur.
İtirazın hükümden düşürülmesi
Alacaklı borçlunun yapmış olduğu itirazı hükümden düşürmek için altı ay içerisinde icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılmasını talep edebilir veya bir yıl içinde genel mahkemeye başvurarak genel hükümler çerçevesinde alacağının varlığını ispat ederek itirazın iptalini dava edebilir. Ancak, alacaklı İİK m. 68/1'de belirtilen "imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye" sahip değilse mutlaka itirazın genel mahkemelerde iptali yolunu izlemek zorundadır. Aksi takdirde, icra mahkemesine kanunda anılan belgeyi sunamayacağı için itirazın kaldırılması talebi reddedilecektir. Alacaklının bu belgeyle icra mahkemesine başvurması halinde icra mahkemesi,
- Borca itiraz durumunda itirazın kesin olarak kaldırılması ya da
- İmzaya itiraz durumunda itirazın geçici olarak kaldırılması ya da
- Borca veya imzaya itiraz halinde itirazın kaldırılması talebinin reddi
kararını verir. İmzaya itiraz durumunda itirazın geçici olarak kaldırılmasının nedeni, imzanın gerçekten borçluya ait olup olmadığının ancak bilirkişi incelemesi sonucu belirlenebileceğidir. Borca borçlu tarafından yapılmış itirazın alacaklının talebiyle icra mahkemesinde veya genel mahkemede kesin olarak hükümden düşürülmesiyle ödeme emri kesinleşerek cebri icra belgesi halini alır. Aynı zamanda, artık ortada bir mahkeme ilamı bulunduğundan başlatılan ilamsız takip ilamlı takibe dönüşür. Borçlu, itirazının hükümden düşürülmesinin kendisine tebliğinden itibaren üç gün içinde mal beyanında bulunmak zorundadır.
Şikâyet
Borçlu (veya alacaklı) icra dairesi başta olmak üzere icra organlarının kanun hükümlerine muhalif işlemlerine karşı şikâyet yoluna başvurabilir. Şikâyet, icra dairesinin kanun hükümlerine aykırılık şüphesi taşıyan veya hadiseye uygun bulunmayan işleminin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesine yapılır. Ancak, İİK m. 16/3 gereğince, "bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir." Doktrinde, kanunda yer almayan kamu düzenine aykırılık hali de süresiz şikâyet sebebi sayılmaktadır. Şikâyet, itirazdan farklı olarak, icra mahkemesi karar vermedikçe takibi kendiliğinden durdurmaz. İcra mahkemesi gelen dosyayı inceleyerek, duruşmaya gerek görülmemesi halinde 10 gün içinde aşağıdaki kararlardan birini verir:
- İcra mahkemesi şikâyet nedenini geçerli görmediğinden şikâyeti reddeder ya da
- İcra mahkemesi şikâyet nedenini geçerli görerek gerçekleştirilen işlemi bozar veya düzeltir ya da
- İcra mahkemesi süresiz bir şikâyet sebebinin varlığını kabul ederse icra dairesinin yapmadığı veya sebepsiz yere sürüncemede bıraktığı işlemlerin icrasını emreder.
İcra mahkemesinin bu kararlarına karşı istinaf yoluna gidilebilir..
Menfi tespit ve istirdat davaları
Menfi tespit davası
Ödeme emrinde belirtilen süre içerisinde itiraz etmeyen ya da itirazı kabul edilmeyen borçlu, borcun mevcut olmadığını tespit ettirmek amacıyla takibi yürüten icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde veya davalının ikametgâhı mahkemesinde menfi tespit davası açabilir. Menfi tespit davası icra takibinden önce de açılabilir. Menfi tespit davasına karşın aynı alacak için icra takibi işlemlerine başlamak mümkündür, yani menfi tespit davası takibi kendiliğinden durdurmaz. İİK m. 72/2 uyarınca "icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir." İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise, davanın icra takibinden sonra açılmış olması sebebiyle takibin sürüncemede bırakılması için açılmış olduğuna dair güçlü bir karine bulunur; dolayısıyla, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında mahkeme tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar veremez. Ancak, İİK m. 72/3 uyarınca "borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir." Davanın alacaklı tarafından kazanılması durumunda ihtiyati tedbir kararı kalkar ve alacaklı ihtiyati tedbir nedeniyle alacağını geç almaktan doğan zararlarını borçlunun ihtiyati tedbir için yatırmış olduğu teminattan karşılar. Davayı borçlu kazanırsa icra takibi durur.
İstirdat davası
İstirdat davasının açılabilmesi için borçlunun maddi hukuk bakımından borcu olmamasına karşın alacaklı tarafından takip edilen bir borcu cebren ödemiş olması gerekmektedir. Bu davayla borçlu olarak takibe uğrayan kişiye davacı olarak alacaklının alacağını yargıç önüne getirebilme olanağı tanınmıştır. Davanın açılabilmesi için, İİK m. 72/7 gereğince davacının
- takibe itiraz etmemiş veya itirazının kabul edilmemiş olması
- bu yüzden de borçlu olmadığı bir parayı cebir tehdidiyle ya da cebri icranın sonunda ödemiş olması
- ve ödeme tarihinden sonra bir yıl içinde istirdat davası açmış olması gerekmektedir.
İspat yükü davacıda olup yetkili mahkemeye ilişkin menfi tespit davası hükümleri aynen geçerlidir.
Alacaklının veya borçlunun ölümü
İcra takibi sırasında alacaklının ölümü
Takibin devamı sırasında alacaklının ölümü halinde takip konusu alacak terekeye dâhil olarak mirasçılara geçer. Mirasçıların tamamı zaruri takip arkadaşı olarak takibin aktif tarafında yer alır. Mirasçıların biri ya da birkaçı takibe devam etmek istemezse miras bırakanın son yerleşim yerinin bulunduğu hukuk mahkemesi başvuru üzerine terekeye bir temsilci atar. Bu kişi terekeye temsilen takibe devam eder.
İcra takibi sırasında borçlunun ölümü
Tüzel kişiliği olmadığından tereke davada taraf olamaz. Fakat takip sırasında ölen borçlunun terekesine karşı belli şartlarla takibe devam edilir. Ancak, borçlu takipten önce ölürse tüzel kişiliği bulunmayan terekeye karşı ilk defa takip başlatılamaz. Takip sırasında borçlu ölürse 3 günlük talik süresinin geçmesinden itibaren mirası kabul eden mirasçılara karşı takibe devam edilir. Mirasçılar tereke borçlarından müştereken ve şahsi malvarlıklarıyla müteselsilen sorumludurlar. Bu durumda mirasçıların arasında ihtiyari takip arkadaşlığı mevcut olur. Alacaklı mirasçıları değil de terekeyi takip etmek istese, terekenin taksim edilmemiş bütünlüğünü koruyor olması gerekir. Böyle bir durumda terekeyi temsilen mirası kabul etmiş bütün mirasçılar zaruri takip arkadaşı sıfatıyla yer alır.
Mahcuz mala istihkak davası
Borçlunun elinde üçüncü şahsın hak iddia ettiği bir mal varsa, icra dairesi bunu zabıtlarına geçirir ve bu istihkak iddiasına karşı itirazları olup olmadığını bildirmek üzere alacaklı ve borçluya üç günlük bir mühlet verir. Sükûtları halinde istihkak iddiası kabul edilmiş sayılır. Malın haczini öğrenen borçlu veya üçüncü şahıs, öğrenme tarihinden itibaren 7 gün içinde istihkak iddiasında bulunmalıdırlar. Aksi takdirde bu iddiayı aynı takipte ileri süremezler.
Hacze iştirak
Haciz hukuken öncelik hakkı sağlamaz. Diğer alacaklının haciz koydurabilmesi için aynı mal üzerinde konulan ilk hacizden sona satılan mal tutarının vezneye girmemiş olması gerekir. Aynı derece hazce iştirak halinde iştirak eden alacaklılar mahcuz mal bedelinden paylaştırma yoluyla alacaklarını alırlar. Hacze iştirak edebilmesi için alacaklının elinde kanunda belirtilen (İİK m. 100) belgelerin olması gerekir:
- Takip talebinden veya davanın açılmasından önce alınmış bir aciz vesikası
- Yukarıda anılan tarihlerden önce alınmış bir ilam
- Yukarıda anılan tarihlerden önce alınmış tasdikli bir senet
- Yukarıda anılan tarihlerden önce resmi dairelerden yetkileri dâhilinde alınmış makbuz veya bel
Mahcuz malların paraya çevrilmesi
Takip başlangıcında olduğu gibi, mahcuz malların paraya çevrilmesi de alacaklının talebiyle olur. Alacaklı, taşınır malların hacizden sonra bir yıl içinde, taşınmazların ise iki yıl içinde paraya çevrilmesini talep edebilir. Taşınırlar, ilke olarak cebri açık artırma ile veya istisnaen pazarlıkla paraya çevrilir, taşınmazlar için ise sadece cebri açık artırma öngörülmüştür. Cebri açık artırmanın yer, gün ve saati önceden ilan yoluyla duyurulur (İİK m. 114/1). Açık artırma iki aşamadan oluşur. Birinci artırma sonucu ihale yapılamazsa ikinci artırmaya geçilir. İkinci aşamada da satış olmazsa satış talebi düşer; alacaklının tekrar satış talebinde bulunması gerekir.
Mahcuz taşınmazın açık artırmanın ilk aşamasında satılabilmesi için, ileri sürülen teklifin malın tahmin edilmiş olan kıymetinin % 60'ından az olmaması, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarının da ihale bedeliyle karşılanmış olması ve taşınmaz ipotekliyse ve ipotekli alacağın vadesi gelmiş ise ipotekli alacaklının ipoteğinin tamamını karşılaması gerekir (İİK 129/1). Dolayısıyla borçlunun malı üzerinde başka bir alacaklının rehin veya ipoteği olması, bu alacaklı öncelik hakkına sahip olduğundan, hacze engel değildir.
Eğer birinci artırmadan sonra ihale gerçekleşmezse, ikinci aşamada düzenlenen açık artırmada takdir edilen değerin % 40'ı aranır (İİK 129/2). Açık artırmanın konusu bir taşınmaz ise, ilk artırmada en yüksek teklifi ileri süren, ikinci artırmada da bununla bağlı olup ikinci artırmada kimse ondan yüksek teklif vermemiş ve takdir edilen değerin % 40'ı aşılmışsa ihale ilk artırmada en yüksek teklifi ileri sürene yapılır.
İhaleden sonra vadesi gelen ipotekli alacağın alacaklısı yeni maliki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip edebilir veya alacağını eski malikten de talep edebilir. Ancak, bunun için ihaleden sonra bir yıl içinde eski malike başvuru hakkını saklı tuttuğunu bildirmiş olması gerekir.